Biyolojik Silah: Sentetik Hayvanlar ! 2022

Biyolojik Silah: Sentetik Hayvanlar ! 2022

Biyolojik Silah: Sentetik Hayvanlar, Amerika Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Ajansı (DARPA) adlı şirket Pentagon’a çok yakından bağlı bir şirkettir. Ajans genel olarak savunma alanında çalışmalar yapıyor gibi gözükse de,  ajansın gizlice yaptığı çalışmalarla ilgili Amerikan İstihbaratından bir bölüm bazı bilgiler elde etti.Elde edilen bilgilere göre Darpa adlı şirket genetik açıdan kusursuz tasarlanmış ölümsüz sentetik canlı üretme çalışmaları yapıyor. Ve bu çalışmalarda kullanılması için gereken maddi kaynağı ise Pentagon‘dan sağlıyor.

Genetik açıdan kusursuz olarak tasarlanmaya çalışılan bu sentetik hayvanlar doğaya ve insanlığa tamamen aykırı canlılar. Hatta bilim kurgu filmlerinden çıkmış canlılar diyebilirim. Öyle ki üretilen bu canlıların içlerin bir tür uzaktan kontrol çip’i de ekleniyor ve eğer mutant canlı kontrolden çıkarsa çip sayesinde o canlıyı uzaktan kapatabiliyorlar yani öldürebiliyorlarmış.

Üretilen bu mutant canlılara barkod sistemine benzer bir sistem ekleniyormuş, eklenen bu sistem sayesinde onları tanıyabiliyor ve nerede olduklarını bilebiliyorlarmış.

Bu mutant canlıları üretirken hastalıklardan etkilenmemeleri, güçsüz düşmemeleri için bağışıklık sistemleri değiştiriyor ve bu canlıları üretirken kullandıkları bazı yöntemleri kanser ve benzeri hastalıkların hücrelerini ortadan kaldırma amacıyla da kullanabiliyorlarmış. Genetik olarak kusursuz tasarlanan bu canlıları bir silah olarak düşünün… Uzaktan kontrol edilebilen, canlı bir silah. Aynı yıldız savaşları filmindeki Cyborg’lar gibi değil mi?

Yukarıda eklediğim resim üretilen canlıların çekilmiş gizli ve ilk resimleriymiş. Dikkatli olarak baktığınızda dev bir kertenkeleye benzediğini fark ediyorsunuz değil mi?  Üretilen bu canlılar DARPA şirketinin gizli bir üssünde saklanıyormuş.  DARPA şirketinin yürüttüğü bu projenin adının ise Montauk olduğu yazıyor, bilginin kaynağında.

Amerikan İstihbaratının elde ettiği bu bilgiyi Deep Web’e kimin eklediği net olarak bilinmiyor ama bu bilgiyi yayan  en son kaynak Rag News adlı bir siteydi ve şuan o site hakkında internet üzerinde hiçbir bilgi bulunmuyor. Site 2-3 sene öncesine kadar açık ve paylaşım yapan bir durumdayken, bir anda kapatılıyor ve o site hakkında internet üzerinde hiç bir bilgi bulunmuyor. Rag News adlı bu sitenin aynı şekilde 2-3 sene öncesine kadar bazı sosyal paylaşım sitelerinde sayfası mevcutmuş ve o sayfalarda bir anda kapatılmış.

Prion Nedir?

Prion (PrPC) adı “Proteinli Bulaşıcı Partikül (Proteinaceous Infectius Particle)” tanımından geliyor. 1980’lerde hastalıklara neden olmasıyla keşfedilen bu partiküller aradan geçen 40 yıla rağmen hâlâ tam olarak çözülemiyor.

Colorado Eyalet Üniversitesi Prion Araştırma Merkezi, Prionları insan ve hayvan beyniyle diğer dokularda bulunan normal proteinlerin çarpık versiyonları olarak açıklıyor. “Bu çarpık proteinler, beyin hücrelerine zarar vererek, insanlarda görülen Alzheimer ve Parkinson hastalıklarına benzer ölümcül demanslara neden oluyor.”

Ölümcül hastalıklara neden olan Prion Ajanı, nükleik asit genomu olmayan proteinlerden oluşur. Bilinen bütün patojen, virüs ve bakteriler üremek için nükleik asite sahiptir. Ancak nükleik asit içermeyen Prion Ajanlarının bu özelliği, nükleik asidi yıkan ve proteinleri bozan bileşenlere duyarlı ultraviyole ışınlara dirençli olmasını sağlamıştır.

Biyoteknoloji biliminin yarattığı gelişmelerle biyokimyasal ajanların kitle imha silahları olarak kullanım riski artarken, benzeri görülmemiş enfeksiyona yol açan proteinler olan Prionların hangi ölümcül dejeneretif hastalıklara neden olduğunu incelemekte fayda var.

Prionlar Hangi Hastalıklara Yol Açar?

Prion hastalıkları veya diğer adıyla bulaşıcı süngerimsi ensedalopatiler (TSE) hem insanları hem de hayvanları etkileyen nadir görülen ilerleyici nörodejeneratif hastalıklardır. Uzun kuluçka süreleri ve beyin hücrelerinde gerçekleşen süngerimsi değişikliklerle ayırt edilebilirler.

Ölümcül bulaşıcı hastalıklara neden olan ve bugüne kadar bu hastalıklara karşı terapötik veya profilaktik bir tedavi yaklaşımı bulunmayan Prionlar, gıda hazırlamada kullanılan yüksek ısı gibi işlemlere karşı dirençlidir ve sindirim sisteminden sinir sistemine giden yolu bulabilir.

En bilinen türleri arasında özellikle geyiklerde görülen ve “Zombi Geyik Hastalığı” olarak da adlandırılan “Kronik Zayıflatıcı/Tüketici Hastalık (CDW)”, hayvanlarda “Deli Dana Hastalığı” olarak bilinen “Bovine Spongiform Ensefaliti (BSE)” ve bu hastalığın insanlarda görülen versiyonu olan “Creutzfeldt-Jakob Hastalığı (JCH)” bulunmaktadır.

Hastalıklar vücut sıvılarıyla ve hastalıkla kontamine olmuş toprak, su veya yiyecekler yoluyla bulaşabilir. Kas kasılmaları ve körlükle başlayan hastalık süreci demansın ilerlemesi ve ölümle sonuçlanmaktadır.

Biyokimyasal Silah Tehlikesi Olarak Prionlar

Prion hastalıkları nadir olarak hayvanlar ve insanlarda doğal yollarla ortaya çıksa da, genetik mühendislik teknolojisinin bir ürünü olan ve laboratuvar ortamında geliştirilmiş anlamına gelen Rekombinant Prionlar bu hastalıkların bir diğer nedeni olabilmektedir. Toprak parçacıklarına bağlanarak temas yoluyla veya aerosoller üzerinden hava yoluyla bulaşabilen Rekombinant Prionlar bu sayede, ölümcül salgınlara yol açabilir. Terör ve saldırı amacıyla geliştirilebilen bu tür biyosilahların en büyük özelliği şüphe uyandırmadan hastalıklara neden olarak ölümlere sebep olmasıdır.

Biyosilah olarak geliştirilebilen Prionların kamu güvenliğini tehdit eden altı önemli özelliği bulunmaktadır:

  • Sentetik Prionlar, aslında hastalığın daha iyi çalışılarak tedavi edilme yollarının aranmasında kullanılmak amacıyla yaratılmıştır. Ancak genetik mühendisliğiyle yeniden tasarlanarak silahlandırılmaları mümkündür. Sentetik Prion üretebilmek için çok ileri seviye tecrübe ve donanım gerekmektedir. Dünya üzerinde bu üretimi yapabilen tesis sayısı oldukça sınırlıdır.
  • Aerosol Formda Taşınabilme özelliği ile hastalığı taşıyan hayvanların beyin hücrelerinin ölüm sonrası aerosol formuna geçerek solunması hayvanlar arasında hastalığın bulaşmasına neden olmaktadır. İnsanlara da bu yolla bulaşabildiğine dair kesin kanıtlar olmasa da bu alanda olasılıklar olduğunu gösteren çalışmalar yapılmaktadır. Aerosol formda taşınabilmesi Prionların biyosilah olarak tercih edilmesinde en önemli etkenlerden biridir. Bu sayede bireyler veya topluluklar hedef alınabilir.
  • Fonksiyon Kazancı (GOF), çalışmaları bir patojenin taşınma veya öldürme özelliğinin geliştirilmesi için yapılmaktadır. Prionların daha iyi araştırılabilmesi için kuluçka sürelerinin kısaltılması bu çalışmalardan biridir. Taşınma yolu güçlendirilen ve kuluçka süresi kısaltılan Prionlar daha ölümcül bir biyosilah tehdidi oluşturmaktadır.
  • Genomik ve Proteomik Alanlarındaki Bilgilerin Artması, yeni gen düzenleme teknolojilerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. CRISPR/Cas9 tabanlı genetiği değiştirilmiş Prionlar daha kolay ve hızlı üretim için geliştirilmiştir. CRISPR tabanlı gen hedefleme çalışmalarıyla belirli bireyler veya tüm popülasyon hedef alınabilir.
  • Çapraz Türler Arasında Taşınma özelliği, hastalığın farklı canlı türleri arasında bulaşabildiğini göstermiştir. Sadece geyiklerde görülen Zombi Geyik Hastalığı’nın laboratuvar ortamında maymun ve fare deneklerine bulaştığı da gözlemlenmiştir. Bu özelliğiyle hastalık biyosilah olarak farklı hayvan gruplarıyla yayılabilir.
  • Diğer Patojenlerle Etkileşimi ile Prionların Influenza A (Grip), HIV-1(Aids) ve benzeri bazı hastalıklarla sinerji yaratması geniş popülasyonlarda hastalığın yayılımını hızlandırmaktadır.

Prionların biyosilah olarak pazarlarda veya besi hayvanı kaynaklarında da kullanımı mümkündür. Özellikle gıda sektörü düşünüldüğünde küresel pazarda çok ciddi sorunlar yaratabilir. Besin kaynaklarının kirlenmesiyle ülke ekonomilerine ve toplumlara zarar verebilir.

Biyosilah olarak kullanılabilen ajanlar, ABD’nin federal regülasyonları ve uluslararası regülasyonlarla kontrol edilmektedir. Bu tarz ajanların araştırma amacıyla kullanımı da özel izinler ve güvenlik kontrolleri gerektirir. Prion kaynaklı hastalıklar ise nörodejeneratif özellikleri nedeniyle Alzheimer veya Parkinson gibi hastalıklarla benzer şekilde ele alınmıştır. Bu sebeple Prion araştırmaları günümüze kadar genel laboratuvar alanlarında herhangi bir regülatif gözetim olmadan gerçekleşmiştir. Ancak Prion araştırmalarında yaşanan son gelişmeler bu araştırmaların “Araştırmanın İkili Kullanımı Endişesi (DURC)” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve doğru regülasyonlar ve kontrollere tabi olmasının önemini göstermektedir.

Prionların ve Prion tabanlı bileşenlerin kullanıldığı bilinen bir biyosilah programı olmasa da ABD ve uluslararası regülasyonların Prion araştırmalarına daha fazla önem vermesi gerekiyor. Daha da önemlisi Prionların uluslararası seçili biyosilah ajanları listesinde sınıflandırılmasının gerekliliğinin araştırılması ve bu konuda nasıl bir yaklaşım sergileneceğinin tartışılması biyoteknolojinin ilerlediği her geçen gün daha da önem kazanıyor.

    1. Furkan Şahin 17 Aralık 2014

    Yorumdan Çık