Allah’a İMAN

Allah’a İman: Allâh’a ve O’nun bildirdiği her şeye teslimiyetle inanmaktır.

Mükellefe farz olan ilk şey Allâh’ı tanımaktır, yani Allâh’a yakışan sıfatları bilip, o sıfatlarla vasıflı olduğuna iman etmek ve O’nu, O’na yakışmayan sıfatlardan tenzîh etmektir.

Allâh’ın sıfatları çoktur, ancak bunların bir kısmı Kur’ân-ı Kerîm’de çokça zikredilmiştir. Bu sıfatları
Peygamber Efendimiz ‬herkese öğretmeye çalışmıştır. Bundan dolayı alimler, Allâh’ın bu sıfatlarını her mükellefin bilmesinin farz olduğunu bildirdiler. Bu sıfatların sayısı Eşari alimlerine göre 13 iken Maturidi alimleri bu sıfatlara et-Tekvîn sıfatını ekleyerek bilinmesi gereken bu sıfatların sayısının 14 olduğunu söylemişlerdir.

Allâh’ın 14 Sıfatı:

El-Vucûd اَلْوُجُودُ: Allâh vardır.  

El-Kidem اَلْقِدَمُ: Allâh’ın varlığının başlangıcı yoktur, yani yaratılmamıştır. 

El-Bekâ اَلْبَقَاءُ: Allâh’ın varlığının sonu yoktur. Allâh yok olmaz ve ölmez.

El-Vahdâniyyeh اَلْوَحْدَانِيَّةُ: Allâh’tan başka ilâh yoktur. O, birdir.

El-Kiyâmu Binnefs اَلْقِيَامُ‭ ‬بِالنَّفْسِ: Allâh hiçbir şeye muhtaç değildir.

El-Hayât  اَلْحَيَاةُ: Allâh ezeli ve ebedi hayat ile mevsuftur. O’nun hayâtı ruha, kalbe, ete, kemiğe, damara ve sinir sistemine bağlı değildir. Çünkü Allâh bunlara muhtaç değildir.

El-İlm اَلْعِلْمُ: Allâh ezeli ve ebedi ilmi ile her şeyi bilir. Geçmişte olanı, şimdi olanları ve gelecekte meydana gelecek olan her şeyi bilir. 

Es-Sem  اَلسَّمْعُ: Allâh, kulağa ve başka bir organa ihtiyacı olmaksızın her şeyi işitir. 

El-Bašar اَلْبَصَرُ: Allâh, göze veya başka bir organa ihtiyacı olmaksızın her şeyi görür. 

El-İrâdeh اَلْإِرَادَةُ: Her şey Allâh’ın iradesiyle, yani dilemesiyle olur. O’nun dilediği olur, dilemediği ise olmaz.

El-Kudrah اَلْقُدْرَةُ: Allâh her şeye kâdirdir.

El-Kelâm اَلْكَلَامُ: Allâh ezeli ve ebedi kelâmı ile tekellüm eder. O’nun kelâmı harf ile, ses ile ve lügat ile  değildir.  O’nun kelamı yaratılmışların kelâmına benzemez. 

Et-Tekvîn اَلتَّكْوِينُ: Allâh, her şeyin yaratıcısıdır.

El-Muĥâlefetu Lilhavâdis اَلْمُخَالَفَةُ‭ ‬لِلْحَوَادِثِ: Allâh yaratılmışlara benzemez. 

Uyarı: Allâh-u Teâlâ’nın bize bildirdiği sıfatlarına, bildirdiği gibi inanmamız farzdır. Rabbimiz en-Necm Sûresi’nin 42. Âyet-i Kerîmesi’nde şöyle buyuruyor:

۞‭ ‬وَاَنَّ‭ ‬اِلَى‭ ‬رَبِّكَ‭ ‬الْمُنْتَهَى‭ ‬۞

Manası: ”Allâh-u Teâlâ’nın zatı tefekkür, tasavvur ve hayal edilemez.”

Bunu Peygamber Efendimiz ‬sahâbîlerine öğretmiştir. İmam Taberânî’nin ”El-Mu’cem el-Evsat” adlı kitabında rivayet ettiğine göre, Kur’ân-ı Kerîm’in tercümanı diye adlandırılan, Efendimizin amcasının oğlu Abdullâh ibn-i Abbâs şöyle buyuruyor:

تَفَكَّرُوا‭ ‬فِى‭ ‬مَخْلُوقَاتِ‭ ‬اللهِ‭ ‬

وَلَا‭ ‬تَفَكَّرُوا‭ ‬فِى‭ ‬ذَاتِ‭ ‬اللهِ‭ ‬

Anlamı: ”Allâh’ın yaratmış olduğu şeyleri (Kudretinin yüceliğini idrak etmek için) tefekkür ediniz. Ancak Allâh’ın Zâtını tefekkür etmeyiniz! ”

Bunun sebebini ise, peygamberlerden sonra en faziletli kişi olan Ebû Bekir ‭ ‬ şu sözüyle açıklamıştır:

اَلْعَجْزُ‭  ‬عَنْ‭  ‬دَرَكِ‭  ‬الْإِدْرَاكِ‭  ‬إِدْرَاكُ‭ ‬

وَالْبَحْثُ‭  ‬عَنْ‭  ‬ذَاتِهِ‭  ‬كُفْرٌ‭  ‬وَإِشْرَاكُ

Anlamı: ”Yaradanı bilmek, O’nun zatını hayal etmekten aciz olduğunu idrak etmektir.  Ancak bununla yetinmeyip, O’nun zatını hayal ve tasavvur etme yoluna koyulmak, kişiyi şirke ve küfre götürür.”

Çünkü hayal edilebilenin, elbette ki mekanı, hacmi, sınırı ve şekli vardır.  Allâh-u Teâlâ’yı bu vasıflarla nitelendiren kimse ise, Zâtının hiçbir şeye benzemediğini bildiren rabbimizi, yaratılmışlara benzetmiş olur.

Faydalı Bilgi: Allâh-u Teâlâ’yı yaratılmışlara benzeten, O’nun bir mekanı olduğuna, Arş’ta oturduğuna, zatıyla her yerde ve mekanda olduğuna, cisim olduğuna, hacmi olduğuna, ışık olduğuna, şekli olduğuna, ortağının olduğuna veya ruh olduğuna inanan kimsenin inancı bozuktur, Müslüman değildir. Allâh’a sövenin, ”Allâh’ın oğlu” veya ”Allâh baba” diyenin de inancı bozuktur, İslâm’dan ayrılmıştır. 

Yukarıda beyan edilen durumlardan herhangi birine düşen kimse, hemen İslâm’a girme niyetiyle Kelime-i Şehadet’i söyleyip İslâm’a dönmelidir. Şehadet’i söylemeden ”Tövbe”, ”Estağfirullâh”, ”Ya rabbi beni affet” gibi sözleri söylemesi ona fayda vermez.

İlahiyatçı Yazar Dr.Hıdır Kartal Hoca